7 Aralık 2010 Salı

Denizli Pamukkale Karahayıt haftasonu gezisi

Çok uzun zaman sonra tekrardan karşınızda olmak güzel! Arada geçen zamanda çok yerlere gittik çok yerler gördük ama üzerine vakit ayırıp yazamadım birtürlü. Şimdi içimden sizinle bir yazı paylaşmak geldi. Aslında burayla ilgili daha önce bir yazı yazmıştım ama o zaman yanımda fotoğraf makinem olmadığı için o yazıyı fotoğraflarla destekleyememiştim. Ve şimdi 2-3 fotoğraf ile yeniden bir Denizli Pamukkale Karahayıt yazısı ile karşınızdayım.
Aile büyüklerim yılda 2-3 kere Pamukkale Karahayıt kasabasına sağlık turizmi için geliyorlar. Bende İzmir'den yanlarına geçiyorum. Gerçekten çok güzel sessiz sakin mekanlar. Suyu gerçekten şifalı. Eğer fırsatınız olursa gidilesi görülesi yerler arasında muhakkak olmalı.


Böyle mekanlara gittiğim zaman benim en çok üzüldüğüm konu, kendi vatandaşlarımızdan daha fazla yabancı tursitleri buralarda görmek. Ama ben gelecekte bizim de ülkemizin tüm güzelliklerini keşfedeceğimize hatta bu coğrafyanın bize dar gelip topyekün turizm atağına kalkacağımıza inanıyorum.


Neyse konumuza dönelim, Pamukkale denilen yer, yalnızca bizim bildiğimiz üzere travertenlerden ibaret bir mekan değil, ondan daha önce burası tarihin en önemli antik kentlerinden biri. Buraya giderken oraya birde bu gözle bakmak lazım.
Sonrasında bu gezimde beni en çok sevindiren olaylardan biri de; önceki yazımda belirttiğim üzere ve şurada tarifini verdiğim alabalık tesislerine birkez daha gitmiş olmam ama gittiğimde işletme sahiplerinde tanınıp izzeti ikramda bulunulmamdı. Özellikle mekanın sahibinin oğlunun, anne bak bu bizim tesisi internete yazan abi demesi çok hoşuma gitti.
Neyse umarım ömrümüz olursa yine gidip yine görmek isterim buraları...
*****
*****
5 aralık pazar günü, İzmir'de İzmir Blog Yazarları Aralık Ayı Buluşması gerçekleştirildi. Bende bir fiil orada bulunma şansını elde ettim. Çok güzel çok sıcak bir muhabbet ortamında güzel insanlarla birlikte olmak, sohbet etmek, sanallıktan sosyalliğe ya da reel hayata inmek için iyi oldu. Eğer fırsatınız olursa bundan sonraki buluşmalarda sizleri de bu buluşmalarda görmek istediklerinden şüpheniz olmasın.



26 Nisan 2010 Pazartesi

Gunubirlik İstanbul gezisi




Selamlar;

Geçtiğimiz günlerde blogum üzerinden ‘İstanbul’da günübirlik olarak nereler gezilebilir?’ şeklinde bir soru maili aldım, o maile cevaben şöyle bir cevap atmıştım, şimdi buradan yayınlamak istedim.

Acaba neler yapmaktan hoşlanırsınız? Yada meraklarınız nelerdir...

Mesela tarih seviyorsanız, kutsal yarımada Eminönü’nden Aksaray'a kadar
Gezilebilir (bu doğrultuda Mısır Çarşısı, Gülhane, Sultan Ahmet Camii, Ayasofya, Yerebatan Sarnıcı, Kapalı Çarşı, ve birçok tarihi eser bulmak mümkün) ya da Eyüp taraflarında Eyüp sultan ve Pierre Loti tepesi hemen
Karsısındaki Miniatürk görülesi yerler.

Eğlenmeyi ve içmeyi seviyorsanız, İstiklal caddesi ya da Anadolu
yakasında
Kadıköy bahariye caddesi uygun olabilir.

Sahil ve yeşillik derseniz, benim tek tercihim Şile olabilir ama merkeze
yaklaşık 70 km uzaklıkta. Onun yerine Anadolu kavağına gidilebilir
giderken, Üsküdar, Çengelköy, Beylerbeyi, Beykoz gibi muhitlerde çay
içilip sohbet edilebilir. Avrupa yakasında Rumeli kavağı ve aynı şekilde
giderken Ortaköy, Bebek, Sarıyer görülesi mekanlar.

Alışveriş derseniz, Kanyon, Cehavir’in, Anadolu yakasında Capitol ya da Real Meydan’ın ulaşımı çok kolay.

İstanbulu tepeden seyretmek için, istiklaldeyken Galata Kulesi, Anadolu yakasındayken Çamlıca tepesi idealdir.

Nargile ve Türk kahvesi için; tophane ya da Beyazıt’ta Balkan Türkleri
derneği denenebilir.

Eğer alkolsüz, aile tipi restaurantlar arıyorsanız; İBB'nin restaurantları
güzeldir, Fethi paşa, Burun bahçe, Florya, Sarı Köşk vb.
Şimdilik benden bu kadar, artı olan fikirlerinizi yorum olarak atarsanız, güzel bir paylaşım yapmış oluruz… :)

2 Nisan 2010 Cuma

Enfes Kokorec Nasil Yapilir

Efenim Selamlar;

Hani hep diyorum ya, bu blogun bir yanı gezmek-tozmak üzerine ise diğer yanıda yemek-içmek
üzerine. Bu nedenle bir yandan da gurmelik oynuyorum.

Ama ben nacizane aşçılığımı da göstermeye çalışıyorum. Bununla ilgili açtığım basit bir blogum var ama böyle güvendiğim tarifleri genellikle bu nokta üzerinde vermek istiyorum... :) Hazır yaz da gelip, mangal ve piknik sezonu açılmışken, size enfes bir tarif vermek geldi içimden...

Bugün vereceğimiz tarif bir çok kişinin kokusuna bayıldığı bir o kadarının da kokusundan iğrendiği bir yemek olan Kokoreç. Nasıldır, nedendir bilmem ama ben kokoreç yemeğe 3-4 yıl önce başladım ondan sonrada sevdim. Öncesinde pek midem almazdı açıkcası. Ama bence bir lez olsun gözlerinizi kapatıp tadına baktınız mı, sonrasında benim gibi evde yapar hale bile gelirsiniz. :)


Her ne kadar bağırsak bile olsa, insan yine güvenilir, temiz bir yerden almak istiyor. Ben genellikle aile kasabımızdan almayı tercih ediyorum.

Şimdik size malzemelerimizi sayayım; 1 kg kokoreç, 3 domates,baharatlar (tuz,pul biber, kekik),5-6 adet biber. Tabi ki fotoğraflarda da gördüğünüz üzere büyükce bir mangal ve destekli bir ateş.

Öncelikle kokoreçimizi yuvarlak yuvarlak kesip, iyice pişirelim. İçindeki yağların iyice çektiğini zaten göreceksiniz.

Sonrasında iyice soteleyim. İsterseniz bu haliyle, iyice baharat ekleyip yiyebilirsiniz ama benim tercihimde biraz daha ekstra birşeyler var.

Kokoreçlerin pişmesine yakın, ızgaranın üstüne biberleri ve domateslerimizi de koyup iyice közleyelim. Sonrasında onları kuşbası şeklinde dilimleyelim. Bir teflon tepsi içinde kokoreçimizi, biber ve domateslerimizi ızgaramızın üstünde iyice soteledikten sonra, emin olun tadından yenmeyecek bir lezzet ile karsı karsıya kalacaksınız.

Sonrasında zaten siz ne yapacagınızı biliyorsunuz, afiyet bal şeker lop lop et olsun :)

1 Nisan 2010 Perşembe

Tatilinize rotar ile baslamayin

Efenim Selamlar;

Bu sefer ki yazımız bir eleştiri yazısı olacak. Şimdiden belirtmeliyim ki bu yazımızın ana konusu RÖTAR'lı uçuları ile meşhur olan SUNEXPRESS havayolu şirketi olacak.
Malumunuzdur ülkemizde havayolu ulaşımı yeni yeni yaygınlaşmaya başladı. Önceden bu kadar çok özel firma ve bu kadar uygun fiyatlar söz konusu değildi. Umuyorum ki gelecek günlerde bu firma sayıları artacak ve mevcut fiyatlar daha da aşağıya inecek.

Ama ne mutlu ki bizlerde yavaş yavaş muasır medeniyetler seviyesine doğru adımlar atmaya başlamışken artık karayolu ulaşımı yerine yavaş yavaş havayoluna kendimizi entegre etmeye başlamışken, bu ulaşım noktamızda da çeşitli sorunlar yaşamaktayız. Galiba biz ulaşım derdimizi eğer bir gün gerçekleşirse hızlı tren sistemi ile çözeceğiz ya da çözeriz. Bu yazım içinde sunexpress ve onun rötarlı uçuşlarında bahsedeceğim. Bu 1 uçuş yapıp onun üstüne yazılmış olan bir yazı değil. Yaklaşık olarak 10 uçuş üstünden değerlendirilerek yazılacak bir yazı. Firma yetkilileri sayet bu yazıyı görürse buradan kim olduğuma ulaşıp, firma ile kaç uçuş yaptığım bilgisine de kendi bilgi arşivlerinden ulaşabilirler.
Efenim bu blogu açmakta ki amacım, gidip gördüğüm yerler hakkında benden sonra oralara gidecek olan kişilere çeşitli bilgiler verip, onların gezilerini kolaylaştırmaya yardım etmekti. Bu doğrultuda ulaşım da gezinin, seyahatin ya da tatilin bir parçası olarak kabul edilir. İster karayolu, ister demiryolu, isterse de hava ya da deniz yolu olsun buralarda gördüğüm zorlukları ya da tecrübeleri de sizinle paylaşmak benim boynumum borcu. :)
Şimdik efenim, söyle düşünün, Sunexpress in size sunduğu çeşitli kampanyalar var, mesela uçak biletinizi yaklaşık 10-15 gün önce alırsanız genellikle AYNI uçakta yolculuk yapacağınız kişilerden yaklaşık olarak 30 - 40 tl arasında bir fiyat doğrultusunda daha ucuz bilet alabilirsiniz. Ama bu bilet kampayalı bilet olduğu için değiştirme ya da erteleme hakkınız yoktur. Eğer planınızın değişme ihtimali varsa o zaman daha öncesinde aynı gün ve saatte yani AYNI uçak için 49 tl ye alacağınız bileti 79 tl vererek alabilirsiniz. Bu size bilet değiştirme hakkı verir ama benden size bir dost nasihatı 49 tl ye de alsanız 79 tl ye de alsanız farketmez o uçak BENCE %90 RÖTAR yapar. (bu fiyat aralığı 49tl ile 149 tl aralığında gidip gelip, bu da uçak doluluk oranına bağlıdır) Bu kanıya nasıl mı vardım?
Çünkü Sunexpress kullanarak yaptığım uçuşların %90nın da uçak her ne hikmetse rötar yaptı.
Ama sizlere anlatmak istediğim bir olay var; 25.11.09 çarsamba tarihinde yapacagım yolculuk için sunexpress ten uçak bileti almıştım. Yanlış hatırlamıyorsam ucak 08.30 uçağıydı. Ki uçak bileti aldıgınızda size, işlemlerinizin zamanında yapılabilmesi için uçuş saatinden 90 dakika önce havaalanına gelmeniz söylenir. Bundan 90 dakika cıkartırsak saat 07.00 a denk gelir. Ama ben Bornova'dan havaalanına gideceğim bunun içinde belediyenin her 40 geçeye koyduğu otobüsleri kullanacağım için 06.40 otobüsüne bindim. Tabi bunun içinde 06.00 da kalkmam gerekti. İşte 07.20 civarında havaalanındaydım, işlemlerimi yaptırdım, kahvaltı yapmak için bir yere oturdum. Yaklaşık 20 dakika sonra 30 dakika rötar anons edildi. Bu yarım saat, bir saatlik rötar anonsları toplamda 4 saat 15 dakikayı buldu. Ama yetkilinin yaptığı açıklama çok güzeldi, uçağımız pistin başına kadar hatta 300 m kalmıştı inişe ama yoğun sisten dolayı inemeyip Antalya'ya geri döndü. Aman Ya Rabbim! 300 m inemedi ama 650 km geri yol uçacak! Eminim ki o yolcuları koruyan tek güç Allah tı. (ki bu esnada havada sis yok ve diğer firmaların hepsi THY,Pegasus, İzair normal uçuşlarına devam ediyorlar)
Ekseriyetinde geçikmeden dolayı bize birer sandivic ve içecek ikram edildi. Sonrasında cep telefonumuza geçikmeden dolayı özür belirten ve 50 tl lik bir indirimi pnr miz altında yüklendiğini söyleyen bir mesaj geldi.
Tabi 4 küsür saatlik geçikme sonrasında ben İstanbul'daki randevularımın hepsine geç kalmışım ya bunlarla kendimi avutuyorum. Şimdi bilette 49 tl ya! İşte bir uçuş bedavaya geldi diyorum kendi kendime.
Ama geçen günlerde bir acil bir yolculuk yapmam gerekti yine İstanbul'a, arkadaşlara dedim bana bir bilet ayarlayın, İstanbul'a geleyim. Arkadaşlarımda geri döndüler, abi uyan saat bir tek sunexpress te var, dediler ister misin alalım mı? Dedim durun benim böyle böyle bir indirim hakkım vardı, ben halledeyim. Sunexpress'i aradım çünkü indirim hakkımı internet sitesi üzerinden kullanabileceğim bir nokta bulamadım. Dedim merhaba, durum böyle böyle, su saatteki bileti almak istiyorum, (isetdiğim bilet fiyatı 49 tl), dediler ki özür dileriz kampanyalı bilet oldugu için onu alamazsınız, peki dedim ne yapacagız, dedilerler ki, işte aynı ucakta 79 tl olarak gözüken bileti verelim. Peki dedim, 50 tl düşün fiyatta (79-50=29) 29 tl ödeyeyim, aaa erdal bey özür dileriz, uçak bileti için minimum 46 tl ödemeniz lazım. Dedim ki fesubhanallah! zaten 49 tl'ye bilet var madem 46 tl ye alacaktım, niye 10 dakikadır konusuyoruz? Ama niyetliyim o bileti aldım, hatta gidiş - dönüş bilet aldım ama ne mutlu ki ikisinde de uçak rötar yaptı.
Hele dönüş seferinde 15 dakika rötar anons edildi, bir daha tek bir anons olmadı ama Sabiha Gökcen'de tam tamına 1buçuk saat ekstradan bekledik.
Neyse efenim, işin pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili olan bölümünü ben diğer blogumda yazacağım. (erdalerdogdu.com) Ama buda benim size bir tavsiyem ve tecrübe paylaşımım olsun, biz sustukca bu firmalar böyle rötar yapıp bizleri havaalanlarında bekletmeye devam edecekler. Ve bizlere seyahatlarimizin en heyecanlı yeri olan başlangıcını zehir edecekler. Bence bir şekilde sesimizi onlara duyurmalı, onlara markaların gerçek sahibinin bizler olduğumuzu göstermeliyiz. Bu demek oluyor ki BENİM İÇİN SUNEXPRESS BİTMİŞTİR, DAHA DA BEDAVA BİLET VERSİNLER MARKALARINI TERCİH ETMEM. Bu da size dost tavsiyesidir.
Logo üzerinde gördüğünüz üzere sunexpress size iyi yolculuklar, ben ise sunexpress'siz ve rötarsız uçuşlar dilerim.
Saygı ve selamlarımla

25 Mart 2010 Perşembe

İhlas Kuzuluk Kaplicalari ve Dereagzi Alabalik Tesisleri

Bundan çok zaman önce bloguma 'hem sağlık hem tatil mekanları; kaplıcalar' başlığı altında bir yazı yazmıştım. O yazım içerisinde benim geçmiş dönemde gitmiş olduğum kaplıca tesisleri hakkında kısa kısa bilgiler vardı ve onlardan biri de İhlas Kuzuluk Kaplıca Tesisleriydi.

..
Yazı içinde;
'Şimdi gelelim kuzuluk’a. İhlas firmasının burada da bir kaplıca tesisi var. Apart otel olarak hizmet veren kaplıcanın içinde mevcut birde oteli bulunmakta, küçük birde havuzu var.Burası bir toplu konut sitesi şeklinde tasarlanmış, bel ki 1000 den fazla daire vardır. İstanbul,Sakarya,Ankara,Bursa gibi illere yakınlığından dolayı yaz- kış doludur.Bununla birlikte burada ki oda olarak tabir edebileceğimiz yerler mevcut birer daire şeklinde,içinde çatalına kadar her şey var ve fiyatları da gayet uygundur ki bu fiyatlar yatak başı değil 6kişilik daire başı fiyatlardır. Yazın pek çekilmez çünkü kuzuluk bir ova, çok sıcak oluyor. Ama kışın tadından yenmez.Çok güzel bir çarşısı vardır ve çevrede ki alabalık tesislerinde Türkiye’nin en lezzetli balıklarını yiyebilirsiniz.
' demişim kuzuluk kaplıcaları ile ilgili olarak. Geçtiğimiz ara tatilde buraya bir kez daha gitme fırsatı elde ettik. Artık İstanbul'a yakın olduğu için mi, biz alıştık diye mi bilmiyorum ama herhal 15. gidişimiz oldu. :) Artık tesis eskimiş durumda, evler/daireler yavaş yavaş miladını doldurmuş durumda. Ama yanlış hatırlamıyorsam ilk olarak 95 yılında gitmiştik, o günden bugüne çevresi her seferinde biraz daha gelişiyor. Eğer yolunuz düşerse, ne bileyim Ankara'dan filan dönerken vaktiniz varsa ben burayı size tavsiye ederim. Otoyol üzerinden ayrılıp 20-25 km kadar yol gidip hiç olmadı bir alabalık ziyafeti çekebilirsiniz kendinize. :)

..

Bu sefer ki tatilimize köy pazarı damgasını vurdu diyebilirim. Ne var ne yoksa aldım buradan. Tereyağı, peynir, süt, yumurta, mısır unu, köy ekmeği hatta köy tavuğu bile... :) Bu gördüğünüz tereyağ ve peynirler (abhaz ve çerkez peynirleri) şiddetle tavsiye edilir. Aşağıda da koca tabak eritme peyniri göreceksiniz. :)

Ben size diyeyim mi, bizim marketlerden aldığımız şeyler tavuksa bu fotoğrafta gördüğünüz şeyler başka bir şey. :) Ben küçükken hatırlarım kasaplardan tavuk aldığımız zaman içinden çiğerleri filan çıkardı ama şimdi biz tavukların neredeyse posasını alıyoruz. :( Ama ileride tavuk besleme kararı almamın yegane sebebi yukarda fotoğrafta gördüğünüz tavukların birinin tadına bakma fırsatı elde etmemdir, bu böyle biline :)


Şimdi gelelim mekan reklamımıza :) Aman ha yanlış anlamayın ben tamamen gönüllü olarak yazıyorum bunları buraya, Dereağzı Alabalık tesislerinin bundan haberi bile yok. Burası geçen sene gittiğimde bir kır lokantası şeklindeydi ama abiler 1 sene yememiş içmemiş çalışmış ya da onca yıldır kazandıkları paranın hepsini bir anda buraya yatırmış olmalı ki süper bir tesis kurmuşlar. Ama ben kendi adıma konuşmalıyım ki eski mekanın tadı bende ayrıydı. Belki yemeklerin hepsinin tadı aynı, çalışanlar aynı, ustalar aynı ama bizim gibi İstanbul'dan ya da benzeri yerlerden gelen adamları ben olsam düğün salonu gibi bir mekana sokmazdım. Neyse ki yediğim yemeklerin lezzeti bu küçük kusuru bana görmezden getirtti. :)

..

Şimdik gelelim fasulyenin ay pardon mıhlamanın/muhlamanın, eritme peynirin ve alabalığın faydalarına. :) Şimdi bizim serde karadenizlilik var, balığı yapmasını da yemesini de severiz. :) Daha önce burada çipura ızgara tarifi vermiştim, sonrasında diğer blogumda fırında hamsi buğlama tarifi verdim. Yani anlayınız ki burada yediğim balığın tadını size tavsiye ediyorsam gerçekten güzeldir. :) Ama bilinmeli ki burası da bir karadeniz bölgesi ve çevrede yaşayanların çoğu toprağım benim. O yüzden burada yemek yiyecekseniz sofraya ilk önce muhlama/mıhlama söyleyeceksiniz. Diğer yandan bu bölgede abhazlar ve çerkezler var ve onlar enfes peynirler yapıyorlar, o peynirlerden yapılmış koca tabak bir peynir eritmesi yemeğe başlamadan önce iyi gider.

..

Yukarıda yemeğe başlamadan önce diyorum çünkü yemek olarak alabalık yiyeceğiz :) İster kızartma, ızgara ya da kiremitte alabalığın tadına bakabilirsiniz.
Ayrıeten bu bölgede ne yapılır diye sorarsanız eğer yolunuz kuzuluk'a düşer ve buralarda konaklarsanız, hava güzelse, dokurcun, mudurnu taraflarına gidilebilir, sülüklü göl'e gidilebilir ya da hatta abartırsanız Sapanca gölü kıyısına ya da Bolu, Düzce taraflarına gidilip gelinebilir.
Neyse bana şimdilik müsade umarım yazıyı beğenirsiniz. Gidenler, gelenler, görenler olursa bu yazdıklarım hakkında ki fikirlerini her zaman beklerim. Bir de Dereağzı alabalık tesisleri bi daha ki geldiğim zaman size soracağım bakalım yazıyı okudunuz mu, okumadınız mı, okumadıysanız bilin ki dilimden çekeceğiniz var. Haydin size de hayırlı ve bereketli işler. :)

18 Mart 2010 Perşembe

İ.B.B.B Pendik/Gozdagi Sosyal Tesisleri



Geçtiğimiz günlerde kısa süreli bir İstanbul seyahati yapma fırsatı buldum. Amacım okulum ile teknik bir gezi yapmaktı ama ailem İstanbul'da yaşayınca haliyle kendi evimde konakladım :) Bu esnada babamın artık sabitlesen pazar gezdirmelerinden birini daha yaşama şansı elde ettim. Böyle Beykoz'a mı, Sarıyer'e mi gidelim diye düşünürken bu sefer hedef çok farklı bir yer oldu ve Pendik'e gittik. :)
Tesis İstanbul Büyükşehir Belediyesinin birçok sosyal tesisi ile aynı menüye sahip ve fiyatlar da onlarla aynı doğrultuda sabit. Ama burasını sorarsanız aynı Büyük Çamlıca Tepesine benziyor.





Her yerde, her zaman, en yüksekte...

Buranın en meşhur yemeği Gözdağı Kebabıymış. Ben ilk kez yedim ve gerçekten yemeğe değer olduğuna karar kıldım. İskender'e benzer bir tadı var ama değil, Manisa Kebabını andırıyor ama değil. Böyle etli tavuklu patates cipsli ve yoğurtlu güzel bir tat.


Gözdağı Kebap

Ve sonra yemek sonrası tatlıları var, ben konuda çok hasassım tatlı deyince akan sular durur benim için :) Ve genelliklede böyle bize has meyve tatlıları ya da süt tatlıları tercihimdir.


İncir tatlısı



Ayva Tatlısı
ve
Kabak tatlısı

Ne diyeyim efenim, bir gün yolunuz düşerse bu tesise uğramayı unutmanyınız bence, uygun fiyata güzel bir hizmet ve lezzetli yemekleri İstanbul gibi bir yerde bulmak zor... Bulmuşken de kaçırmayalım değil mi? :)





27 Şubat 2010 Cumartesi

Genc Gezginler Seyahat Bursu Yarısmasi Galibi - Mustafa Ozturk ve Umit Orhan

Dün ff'te bir arkadasımın yaptığı duyuruyu gördüm. Daha önce 1-2 yerde karşılaştığım ama tanışma fırsatı bulamadığım ama hakkında duyduklarım ile, sosyal medya ve blogundan takip ettiğim kadarıyla tanımadan sevdiğim arkadaşlarımdan biri olan Mustafa Öztürk şöyle bir feed girmişti; 'Ey sevgili FF dostlarım :) Beni ve Dostum Ümit'i bu yaz interrail ile sırasıyla Plovdiv, Prag, Viyana, Berlin, Amsterdam, Paris, Lyon, Milano, Roma, Atina şehirlerine götürecek seyahat bursu için desteklerinizi bekliyorum :) budur!'u işaretlemeniz yeterli :)' . Bu feedi gördükten sonra Mustafa'nın feed içinde verdiği linklere gittiğimde Özlem Pansiyon adlı blogun 'Genç Gezginler Seyahat Bursu' adlı bir yarışma düzenlediğini duydum. Öncelikle kendi adıma üzüldüğümü söylemeden edemem, çünkü malumunuz ben de nacizane gezmeyi ve gezdiğim yerleri kelimelerim yettikçe yazmaya çalışan biriyim. Ki bu burs için gereken en önemli 2 özellik bunlarmış. Ama akabinde Mustafa Öztürk'ün ve arkadası Ümit Orhan'ın bu yarışmada 12. finalist olduklarını okudum ve sevindim. Önce yukardaki dediğim sebepten dolayı Mustafa'yı kıskanmadım dersem yalan olur, bunu ff'te feedin altına yazdığım yorumda da şu şekilde dile getirdim zaten; 'Bak Mustafa, kıskandım şimdi seni, bütün finalistleri inceledim yazılarını okudum, içlerinde ben yoksam, bence senin kazanman için de bir mahsur yok, :) eğer ekstra olarak yapmamız gereken bir şey varsa dm atabilirsiniz, Çok bebe bir blog olsa da ben de şurada nacizane gezi notları yazıyorum: http://erdallageziyorum.blogspot.com/ eğer ekstra bilgi verirsen, sizin için yazı da yazabilirim... :) Şimdiden başarılar... '

Ve orada da dediğim gibi şimdi Mustafa'yı desteklemek, onun bu bursu kazanması için bu yazıyı buraya yazıyorum. Çünkü ben Mustafa'nın bu bursu ne kadar istediğini az biraz anlayabiliyorum ve düşünüyorum acaba ben olsam ne kadar isterdim diye ve cevabım; 'çok ' demek ki Mustafa'da bu bursu kazanmayı ve inter-rail seyahatine çıkmayı çok istiyor. Mustafa biliyorsun daha önce sosyal medya kullanıcıları buna benzer bir çok kampanyayı aldıkları destekler ile kazandılar ve sen de bu yarışmayı bir aksilik olmazsa kazanacaksın bundan şüphen olmasın. O yüzden ben şimdiden; 'Genc Gezginler Seyahat Bursu Yarısmasi Galibi - Mustafa ÖztÜrk ve Ümit Orhan.' şeklinde bir başlık attım. Ama tekrardan başarılar dilerim. Umuyorum ki elemeler sonuçlandığında hep birlikte çok sevineceğiz. Bir de 4 kişi için bu burs verilecekmiş şimdiden sizinle birlikte bu tura katılacak arkadaşlara, 'çok şansşlı olduklarını, çünkü çok iyi 2 adamla bu tura çıkacaklarını' söylemek istiyorum. Diğer arkadaşlarda kazanamadıkları için çok üzülmesinler çünkü bir gün onlar da eminim daha güzel seyahatlare, gezilere çıkacaklar. :)

Saygı ve Selamlarımla