7 Aralık 2009 Pazartesi

İzmir Kızlarağası Hanı ve Fincanda Pişen Türk Kahvesi

Evet uzun bir aradan sonra yine bir yazı ile karşınızdayım. Edirne'den sonra, İstanbul'dan sonra, Denizli'den sonra :) ki durağımız İzmir oldu. Ben İzmir'e ilk defa 9 Eylül 2007 tarihinde geldim, O gün İzmir'in kurtluş günüydü ve çok güzel kutlamalarla karşıladılar beni. Yaklaşık 2 yıldırda İzmir'de yaşıyorum. İzmir ülkemizin ve güzel Anadolu'muzun en büyüleyici şehirlerinden biri. Burayı size anlatmakla bitirmek mümkün olur mu bilmem ama bu yazıda size tanıtmak istediğim yer, İzmir'in güzel mekanlarından biri olan Kızlarağası Hanı.



Kızlarağası Hanı aslında ülkemizin her noktasında bulabileceğimiz ya da gördüğümüzde yadırgamayacağımız bir yapı. Çünkü İstanbul'da Kapalı Çarşı ya da Mısır Çarşısı neyse Edirne'de Arasta Çarşısı neyse Kızlarağası Hanı da İzmir için o. Yani bir kapalı çarşı.

İçinde baharatçıları, gümüşçüleri, antikacıları, şalcıları , ev eşyaları ve el sanatları satan dükkanları bulabileceğiniz bir çarşı. Bu çarşı ve çevresi bence 4 kısımdan oluşuyor.

1- Çarşı bölümleri - Bedestenler


Bu bölümde daha çok incikciler boncukcular mevcut, ama gümüşçüler gercekten görülmeye değer. Çok güzel tezgahları var. (elimde çok fotoğraf var ama şu anda internetim kastırdığı için eklemekte güçlük çekiyorum)

2- Avlu bölümü

Burası bir han ve tam ortasında bir avlu mevcut. Avluyu şu aşamada kahveciler kullanıyor ama han içinde ki dükkanların avluya bakan bölümleri veya direk avluya bakan dükkanlar mevcut.

3- 2. kat ya da balkon bölümü diyelim. Burada da yine kahveciler mevcut. Avluyu gören bölümde oturup kahvenizi yudumlayabilir, ya da kapalı bölümde kalan kısımlarda ney dinletilerine katılabilir, antikacı dükkanlarını gezebilir, gümüş veya takı tasarımcıları ile küçük sohbetler edebilirsiniz.

4- Bu bölümde ise artık hanın dışına çıkıyoruz. Tabi biraz dolandık, yorulduk şimdi azcık dinlenelim. Bu noktada İzmir'in her geçen gün biraz daha meşhurlaşan fincanda pişen türk kahvesini içmemek olmaz.

Bu kahvenin en büyük 2 özelliği. a) Dibek kahvesi olması b) Fincanda pişmesi

Dibek kahvesi deyince benim aklıma gelen ilk ve tek isim İlyas Gönen Dibek Kahvecisi.
Benim son 2 yıl içerisinde gerek İstanbul'a gerekse güzel Anadolu'muzun yaptığım tüm yolculuklarda bana bu kahve markası eşlik etti. Nereye kime gittiysem yanımda bir paket kahve götürdüm. Merak etmeyin kendileri bana sponsor olmuş değiller ama seviyorum bu tadı. Bilhassa dibekten yeni alınmış sımsıcak kahvenin kokusunu bir kere içinize çektiniz mi, aşık olmamanız elde değil.



Buna artı olarak fincanda pişen kahve dedik. Eminim siz de kahve fincanda mı pişer canım, kahve dediğin cezvede pişer dediniz :)



İşte karşınızda fincanda pişen türk kahvesi. Emin olabilirsiniz ki tadına doyamacaksınız. Dibekte dövülmüş kahveyi fincanda pişiren en iyi mekan neresi derseniz aklıma gelen tek mekan kesinlike kahveci ömer usta.
Mekanın da çok güzel fotoğrafları var ama artık o kadarı merakınız da kalsın ve İzmir'e yolunuz düşerse ya da İzmir içinde boş vaktiniz olduğunda gidip görürsünüz, nasıl bir yer oldugunu ama bence emin olun gidip görmeye değer. Neyse şimdilik benden bu kadar efenim. Bir sonra ki yazıda buluşmak dileğiyle

2 yorum:

  1. Size bir mim-ödül var kabul ederseniz =)

    PS: Gezme meraklısı biri olarak, böcük'ün blog listesinde sizin blogunuzu keşfettim =) Takip ettiğim için size de mim gönderdim.

    YanıtlaSil
  2. izmir aşığı bir izmirli olarak derim ki: fincanda pişen türk kahvesi şükrü beyin yerinde içilir,birde rakkas grubu o güzel müziklerini döktürürse sokağın başında tadına doyum olmaz, yolunuz düşerse birgün egenin incisine uğrayıp bir fincan kahve içmeyi unutmayın...

    YanıtlaSil