Geçtiğimiz günlerde eski mesai arkadaşlarımla günübirlik bir Bursa çıkarması gerçekleştirdik. Tamamen foodtrip mantığıyla sadece yemek yemek üzerine kurulu bir gezi vardı planımızda.
Yanımdaki arkadaşlarımdan biri, çocukluğunda gittiği ve hala lezzetini unutamadığı bir iskender kebapçısından bahsedip duruyordu. Adı da Hacıbey'miş. Tüm Bursa'yı dolaşıp tüm açıkmışlığımızla Hacıbey kebapçısını arayıp durduk. Kime sorduysak bizi Kayhan çarşısındaki kebapçıya gönderdi. Biz de koştura koştura gittik. Kabpçıya girdik ve hiç sormadan 1,5 porsiyon kebap söyledik. Ve karşımıza iskender yerine pideli köfte geldi. :)
O ana kadar bir pideli kebap yapan yere girdiğimizi bilmiyorduk. Ama şans eseri de gitmiş olsak Bursa'nın en iyi pideli köfte yapan yerine girmişiz. Ve hazır gelmişken. Bu lezzetin tadına afiyetle baktık. Ben kendi adıma ilk kez pideli köfteyi duydum ve yedim. Ama eğer yolunuz Bursa'ya ve Kayhan çarşısına düşerse muhakkak buraya uğrayın.
1,5 porsiyon pideli köfte ücreti 17 TL.
Pideli köfte görünüş itibariyle iskenderin köftelisi gibi. Köftesinin lezzeti ise, sokakta yediğimiz tükrük köftesi diyebileceğimiz köfteler gibi enfes ve leziz.
26 Mayıs 2013 Pazar
23 Mayıs 2013 Perşembe
Üsküdar Yeşil Mavi Nargile Cafe
Üsküdar'ı bilmeyen var mı acaba?
Üsküdar benim İstanbul içinde sevdiğim semtlerin en başında gelir, boğazı en güzel seyreyleyebileceğiniz mekanlara sahiptir. Çamlıca tepesi, fethipaşa korusu, Paşalimanı, ve Yeşil Mavi sadece bunlardan bazıları.
Üsküdar sahilden fethipaşaya yani beylerbeyine doğru yaklaşık 1km yürüdükten sonra sağ tarafınızda ki tepede Yeşil Mavi Nargile Cafe mekanını görebilirsiniz. Bence geliniz görünüz ve boğazı bir de buradan seyrediniz.
Üsküdar benim İstanbul içinde sevdiğim semtlerin en başında gelir, boğazı en güzel seyreyleyebileceğiniz mekanlara sahiptir. Çamlıca tepesi, fethipaşa korusu, Paşalimanı, ve Yeşil Mavi sadece bunlardan bazıları.
Üsküdar sahilden fethipaşaya yani beylerbeyine doğru yaklaşık 1km yürüdükten sonra sağ tarafınızda ki tepede Yeşil Mavi Nargile Cafe mekanını görebilirsiniz. Bence geliniz görünüz ve boğazı bir de buradan seyrediniz.
25 Temmuz 2012 Çarşamba
Serkan Söğüt ve Murat Cengiz'in Afrika Maceraları Sürüyor...
“Hello
Afrika” iki motosikletli maceraperestin İstanbul’dan başlayarak, Afrika
kıtasını boydan boya geçip Cape Town’da sonlanacak olan yolculuk projesi.
Serkan Söğüt
kendi işine 100 gün ara verdi, Murat Cengiz yıllardır çalıştığı bankadan
ücretsiz izin aldı. Onlar hayallerinin peşinden 100 günlük bir yolculuğa çıkmak
için yanlarına sadece motosikletlerini aldı.
100 günde
15.000 kilometre yol yapacak olan bu iki maceraperest, kendileri gibi maceraperestlere
ve keşfetmeyi sevenlere yol göstermeyi, ilham olmayı hedefliyor. “Hedefimiz
bizi takip edenlere, motosiklet sevgisini ve ruhunu aşılamak, bilmedikleri yerleri
korkulur olmaktan çıkarmak.” diyorlar.
24 Haziran
2012’de başlayan yolculuğun tam bitiş tarihi henüz belli değil. Zira hergün
farklı bir sürprizle karşılaşıp zaman planlarında sarkmalar yaşayabiliyorlar.
“Hello
Afrika” aynı zamanda bir sosyal medya belgeseli. Gün gün yaşadıklarını
Facebook ve Twitter sayfalarından
yayınlayan gezginler, haftada ortalama 35.000 ila 40.000 kişiye paylaşımlarını
ulaştırıyorlar.
Sadece
gezmek değil, gezdikleri yerleri, gördüklerini de mümkün olduğunca çok kişiye
ulaştırmak isteyen gezginlerden Serkan Söğüt felsefelerini şöyle açıklıyor: “Gezmek demek farklı kültürleri tanımak
demek. İlginç coğrafyaları keşfetmek, dünyada ne kadar farklı yaşam şekilleri
olduğunu görmek, yeni kültürlerle tanışmak demek. Kısacası gezmek demek dünyayı
tanımak demek. Hello Afrika projesini mümkün olduğunca çok kişi ile paylaşarak,
takipçilerimizde dünyanın farklı coğrafyalarına yönelik merakını uyandırmayı
amaçlıyoruz.”
19 Ocak 2012 Perşembe
Maşukiye...
Herkese Merhaba;
Bu akşam sizlere Kocaeli'nin Maşukiye'sinden bahsedeceğim. Maşukiye ismi gereğince popüler ama aslında ilçe olarak Kartepe'ye bağlı bir yer.
Ben de adını sıkça duydum ama daha önce hiç gitme fırsatım olmamıştı. Aslında gönlüm yine gitmeye razı değildi ama kendimce verdiğim bir fatiha sözüm vardı, Sakarya'dan dönerken yolumuzun üstü diye uğrayayım, bu borcumu ödemek istedim.
Gidip görmemek olmazdı, gittim gördüm, hep kır restorantlarından, köy kahvaltılarından bahsederlerdi ama ben gittiğimde kar vardı ve emin olun kar da en az bahar kadar yakışıyor olmalıydı. Temiz havalı yerler beni hep rahatlatmıştır. Ben çok kısa kaldım ama eğer fırsatınız olursa muhakkak Kırkpınar Maşukiye hattına bir hafta sonu kaçamağı yapın. Gerçekten rahatlayacaksınızdır.
28 Ağustos 2011 Pazar
İzmir, Sirince, Kabak Cicegi Dolmasi, Gözleme
Şirince İzmir'in ve ülkemizin en güzel yerlerinden biri. Bakış gibi işlenmiş evler, ve doğal güzelliğiyle görülesi bir köy. Evlerin mimari yapısı Safranbolu evlerini andırmıyor dersem yalan olur. Şirince evleri kadar şaraplarıyla da ünlü. Ama maalesef ben alkol kullanmadığım için o şaraplardan size bahsedemeyeceğim ama gidip gördüğünüz zaman anlayacaksınız ki şarapcılık Şirince için önemli bir geçim kaynağı. Ama lokantacılık ve pansiyonculukta en az onun kadar önemli Şirinceliler için.
Yerken tadına doyamayacağınız enfes yemekleri ile birer kır restoranı güzelliği ve rahatlığı içinde olan onlarca mekan var. Yukarda gördüğünüz fotoğraf kabak çiceği dolması, Ege'nin en önemli lezzetlerinden bitanesi ve inanın tadı doyulamayacak kadar güzel ve lezzetli.
Kabak Çiceği dolmasının yanına sıcak sıcak bir gözleme, eğer mevsimiyse bir salata bir de ayran söyleyerek midenize bir ziyafet çekebilirsiniz. Eğer ben bunlarla doymam diyorsanız çayın yanına muhakkak ki ev baklavası söylemelisiniz. (Ortalama hesap kişi başı 20 TL)
Şirince İzmir'in Aydın tarafında kalıyor. Şirince'ye gitmek için otogardan Selçuk arabalarına binebilir (15 TL) ya da Halkapınar tren istasyonunda trene (4 TL) binebilirsiniz. İkiside ortala 1- 1,5 saat arasında gidiyor. Eğer aracınızla gidecekseniz Aydın istikametine giderken zaten Selçuk tabelalarını görürsünüz onları takip edip daha sonra Şirince tabelasından içeri girip çok güzel bir yolu takip edip Şirince'ye ulaşacaksınız.
Ne diyeyim umarım bir gün sizin de gidip görme, görüp gezme şansınız olur.
16 Ağustos 2011 Salı
'Yazma özgürlüğümüzü geri istiyoruz!'
Geçtiğimiz dönem içerisinde blogspot üzerinde çeşitli mazeretler sürülerek bir yasaklama/engelleme/sansür uygulanmıştı. Bugün internette arama yaparken o zaman Ntmsnbc ye blogspot üzerinden blog yazan bazı yazarlarla bir röportaj yayınlanmış, o yazarlar arasında ben de varım o röportajı buldum ve üzerinden neredeyse 6 ay geçmiş olmasına karşın sizlerle paylaşmak istedim.
'“Özgürlüğümüzü geri istiyoruz”
Erdal Erdoğdu
Bir özgürlüktür yazmak. Biz de bu düşünceyle başladık yazmaya. Kendimizce düşüncelerimizi, günlük yaşamlarımızı, hobilerimizi paylaştık sanal dünyanın sanal olmayan ortamında. “Biz” diyorum ‘yazma’ özgürlüğü bir şekilde kısıtlanan ben, sen, o, yani “biz”!. Ben gezi notlarımı paylaşırdım kendi blogumda. Gidip gördüğüm yerleri benden sonra gidecek olanlara anlatırdım. Dün yine bir şeyler yazmak için blog’uma girdiğimde ne suç işlediğimi bilmeden bir mahkeme kararı düşmüştü sanal ikametgahımın duvarına. “Blog’uma erişimim engellenmişti.” Belki kendini bilmez birkaç kişi kendini bilmezce paylaşımlar yapıp bu sonu hazırlamıştı diye düşündüm ilk önce. Ama sonra beni kattım araya, bizi kattım. “Peki ya bizim suçumuz neydi?” dedim. Peki ya bizim suçumuz neydi ki; bir özgürlüğümüz böyle basitçe engellenebildi, sansürlenebildi? Bir özgürlüktür “yazmak” ve “biz” özgürlüğümüzü geri istiyoruz! '
Erdal Erdoğdu
Bir özgürlüktür yazmak. Biz de bu düşünceyle başladık yazmaya. Kendimizce düşüncelerimizi, günlük yaşamlarımızı, hobilerimizi paylaştık sanal dünyanın sanal olmayan ortamında. “Biz” diyorum ‘yazma’ özgürlüğü bir şekilde kısıtlanan ben, sen, o, yani “biz”!. Ben gezi notlarımı paylaşırdım kendi blogumda. Gidip gördüğüm yerleri benden sonra gidecek olanlara anlatırdım. Dün yine bir şeyler yazmak için blog’uma girdiğimde ne suç işlediğimi bilmeden bir mahkeme kararı düşmüştü sanal ikametgahımın duvarına. “Blog’uma erişimim engellenmişti.” Belki kendini bilmez birkaç kişi kendini bilmezce paylaşımlar yapıp bu sonu hazırlamıştı diye düşündüm ilk önce. Ama sonra beni kattım araya, bizi kattım. “Peki ya bizim suçumuz neydi?” dedim. Peki ya bizim suçumuz neydi ki; bir özgürlüğümüz böyle basitçe engellenebildi, sansürlenebildi? Bir özgürlüktür “yazmak” ve “biz” özgürlüğümüzü geri istiyoruz! '
Neyse ki şimdi gönül rahatlığı ile buraya yazabiliyorum.
10 Ağustos 2011 Çarşamba
Eyüp Sultan Feshanede İftar Keyfi
Geçtiğimiz günlerde Ramazanın ilk günlerinde Eyüp Sultan'a Feshane'ye iftara gitme fırsatım oldu.
Böyle manevi duyguları fazla olan günleri, böylesine güzel mekanlarda geçirmek insana ayrı bir mutluluk veriyor. En azından benim için öyle. Binlerce insanla aynı anda aynı meydanda iftar yapmak, Eyüp Sultan gibi özel bir mekanda dua etmek çok güzel geliyor bana. Ki meydanda ki kalabalıktan gördüğüm üzere bu güzellik binlerce insanla ortak bir duygu.
Burası Feshane'nin tam karşısına kurulan Ramazan iftar mekanları. 15 TL ye çorba, yemek, içecek ve salatadan oluşan bir iftar menüsü alabilirsiniz. Cıvıl cıvıl kalabalık ve yemeklerin kokusu insanı mest ediyor. İftarınızı burada yapabileceğiniz gibi ki ben burada yapmayı tercih ettim, Eyüp Sultan meydanındaki lokantalarda (ortalama 30 TL) ya da Feshane içerisinde ki ekmek arası yapan yerlerde ve Lale Restaurantta (40 TL) yapabilirsiniz.
Ya da eğer vaktiniz varsa, ailenizle birlikte tüm nevalanizi alıp, Eyüp Sultan Camii Şerifinin önünde yere bir halı atıp orada yapabilirsiniz. İnanın ben buna çok özendim sanki bir pazar günü piknik alanındaymışsınız gibi.
Eyüp Sultan'a gitmek için, Taksim'den 55 T hatlı otobüse, Eminönü'nden Eyüp Otobüslerine binebilirsiniz, Anadolu yakasından Topkapı otobüsleri ya da metrobüs ile Ayvansaray durağında inip Eyüp'e 5 dakika yürüyebilirsiniz. Ne diyeyim ben herkese tavsiye ederim. Umarım sizin de benim gibi gitme fırsatınız olur. Ki hepsinden öte iftar yapmayacak olsanız bile Eyüp Sultan'ı ziyaret etmek için gidebilirsiniz.
Böyle manevi duyguları fazla olan günleri, böylesine güzel mekanlarda geçirmek insana ayrı bir mutluluk veriyor. En azından benim için öyle. Binlerce insanla aynı anda aynı meydanda iftar yapmak, Eyüp Sultan gibi özel bir mekanda dua etmek çok güzel geliyor bana. Ki meydanda ki kalabalıktan gördüğüm üzere bu güzellik binlerce insanla ortak bir duygu.
Burası Feshane'nin tam karşısına kurulan Ramazan iftar mekanları. 15 TL ye çorba, yemek, içecek ve salatadan oluşan bir iftar menüsü alabilirsiniz. Cıvıl cıvıl kalabalık ve yemeklerin kokusu insanı mest ediyor. İftarınızı burada yapabileceğiniz gibi ki ben burada yapmayı tercih ettim, Eyüp Sultan meydanındaki lokantalarda (ortalama 30 TL) ya da Feshane içerisinde ki ekmek arası yapan yerlerde ve Lale Restaurantta (40 TL) yapabilirsiniz.
Ya da eğer vaktiniz varsa, ailenizle birlikte tüm nevalanizi alıp, Eyüp Sultan Camii Şerifinin önünde yere bir halı atıp orada yapabilirsiniz. İnanın ben buna çok özendim sanki bir pazar günü piknik alanındaymışsınız gibi.
Eyüp Sultan'a gitmek için, Taksim'den 55 T hatlı otobüse, Eminönü'nden Eyüp Otobüslerine binebilirsiniz, Anadolu yakasından Topkapı otobüsleri ya da metrobüs ile Ayvansaray durağında inip Eyüp'e 5 dakika yürüyebilirsiniz. Ne diyeyim ben herkese tavsiye ederim. Umarım sizin de benim gibi gitme fırsatınız olur. Ki hepsinden öte iftar yapmayacak olsanız bile Eyüp Sultan'ı ziyaret etmek için gidebilirsiniz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)