5 Ekim 2013 Cumartesi

Urfa'da Sıra Gecesi

Ne yazsam ne yazsam? Buraları o kadar çok boşladım ki anlatamam ama yalnızca gezi blogumu değil, erdalerdogdu.com 'u da, yemek blogumu da çok boşluyorum. Aslında yazacak o kadar çok konum var ki anlatamam ama her ne hikmetse kendime yazma fırsatları yaratamıyorum ya da yazmayı o kadar önemseyemiyorum. İşin arka tarafında tüm bloglarım için hazırda bekleyen onlarca yazının olduğunu bilmekse beni ister istemez üzüyor. Ama gün gelip kendime çeki düzen verdiğimde emin olun yazmak için fırsatlar yaratıp, çokça ve faydalı olacağına inandığım yazılarla karşınızda olacağım. =)) 

Geçtiğimiz günlerde bir vesile Şanlıurfa'ya gitme fırsatım oldu. İlk gidişimdi ama bundan sonra sık sık gideceğim. Şimdi diyeceksiniz "erdal urfa'ya gitmişsin, yaza yaza sıra gecesi mi yazdın" diye ama en basit bu geldi bana, yazıp aradan çıkarmak istedim, yoksa kapsamlı bir Urfa, Şanlıurfa yazısı yazacağımdan şüpheniz olmasın. :) 

Urfa, Şanlıurfa deyince akla neler gelir, Harran, Balıklı Göl, Çiğköfte, Sıra Gecesi, Şıllık Tattlısı, Halfeti, Eyüp Peygamber, Urfa Kalesi, Urfa'nın Çarşıları, Bakırcılar ve nicesi. Şanlıurfa tarihin, lezzetin, kültürün birbirine harman olduğu tadından yenmeyecek, gezerek bitirilemeyecek güzellikte şehirlerimizdenmiş. 

Bazen kendimize (Türkiyelilere) o kadar kızıyorum ki, burada, bu ülkede yaşıyoruz ama ülkemizi ne kadar geziyoruz, biliyoruz? Belki bunda maddi açıdan aşağı düzeyde bir toplum olmamızın etkisi var ama ben İstanbul'da yaşayıp İstanbul'un güzelliklerini, tarihi yerlerini, Denizli'de yaşayıp Pamukkale'yi bilmeyenlere kızıyorum. Bu arada ben de bu insanlardan biriyim, 27 yaşında olup, Urfa gibi binlerce yıllık bir tarihe sahip ve ülke sınırlarım içinde olan bir şehre ilk kez gitmiş olmak beni gerçekten üzdü. Umuyorum bu bahtsızlığı yenip, ülkemizin güzelliklerini görme fırsatını elde edebilirim.

Neyse siyaset yapmayı bırakıp konumuza geri döneyim. Urfa'ya gitmişken sıra gecesine gitmemek olmazdı. Özellikle merkezde (Balıklı göl civarında) düzenli olarak bu işi yapan mekanlar mevcut. Bölgede içkili mekan görmedim ben de zaten alkol kullanmadığım için mevcut olan 4-5 alternatif içinden Balıklı Göl'ün tam karşısındaki Çardaklı Köşk isimli mekanı seçtim. (Aslında bunda kaldığım otel Gülpalas'taki Zeynel abinin tavsiyesi etkili oldu)

Saat 19.00 gibi müzik başladı, hemen oturmamızın ardından ikrama içli köfte, fındık lahmacun, soğuk ayran çorbası (buğdaylı), ezme ve ayranla başladılar, bunları bitirmemizin ardından kebap tabağını (patlıcan kebabı, tavuk şiş, yanında acı mı acı közlenmiş biberler) getirdiler, sıcak lavaşlarla birlikte yememiz yaklaşık 45 dakika sürdü, fotoğrafta göründüğü kadar küçük ve az değil çünkü :) neyse onu da yiyebildiğimiz kadar yedikten sonra termosla kaçak çay getirdiler yalanım yok 6 ya da 7 bardak çay içtim, sonrasında çiğköfte getirdiler, ben çok acı yiyemediğim için hem kebabın yanındaki biberleri (çok severim) yiyemedim hem de çiğköfteyi yiyemedim ama tadına baktım, gerçekten başarılıydı. Çiğköfteyi yememizin ardından saat 22.00'a gelmişti ve kalktık ama servis yapan arkadaş bizi merdivenlerde yakalayıp, tatlıyı yemediğimizi, mırra içmediğimizi, yemeden bırakmayacağını söyledi ve salondan çıktığımız için geri dönmeyip çardaklı köşkün çardak bölümünde balıklı göl ve kale manzarasında tatlımızı yedik. Şıllık tatlısı bence hem çok hafif hem de acayip lezzetliydi. Bu arada fark ettiğimiz bir şey vardı, mekanın farklı bölümlerinde gruplar için özel sıra geceleri vardı. Eğer kalabalık bir grupla giderseniz neredeyse tüm oteller ve mekanlar size bu hizmeti sunuyormuş. Kapalı grup eğlencesi bence çok daha lezzetli olabilir. :)

Biz bu kadar lezzet ve eğlence karşılığında kişi başı 45 TL verdik. Bence fiyat da gayet uygundu. Eğer yolunuz düşerse ben burayı tavsiye ederim. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder