İzmir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İzmir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ağustos 2011 Pazar

İzmir, Sirince, Kabak Cicegi Dolmasi, Gözleme

Şirince  İzmir'in ve ülkemizin en güzel yerlerinden biri. Bakış gibi işlenmiş evler, ve doğal güzelliğiyle görülesi bir köy. Evlerin mimari yapısı Safranbolu  evlerini andırmıyor dersem yalan olur. Şirince evleri kadar şaraplarıyla da ünlü. Ama maalesef ben alkol kullanmadığım için o şaraplardan size bahsedemeyeceğim ama gidip gördüğünüz zaman anlayacaksınız ki şarapcılık Şirince için önemli bir geçim kaynağı. Ama lokantacılık ve pansiyonculukta en az onun kadar önemli Şirinceliler için.


Yerken tadına doyamayacağınız enfes yemekleri ile birer kır restoranı güzelliği ve rahatlığı içinde olan onlarca mekan var. Yukarda gördüğünüz fotoğraf kabak çiceği dolması, Ege'nin en önemli lezzetlerinden bitanesi ve inanın tadı doyulamayacak kadar güzel ve lezzetli.


Kabak Çiceği dolmasının yanına sıcak sıcak bir gözleme, eğer mevsimiyse bir salata bir de ayran söyleyerek midenize bir ziyafet çekebilirsiniz. Eğer ben bunlarla doymam diyorsanız çayın yanına muhakkak ki ev baklavası söylemelisiniz. (Ortalama hesap kişi başı 20 TL)

Şirince İzmir'in Aydın tarafında kalıyor. Şirince'ye gitmek için otogardan Selçuk arabalarına binebilir (15 TL) ya da Halkapınar tren istasyonunda trene (4 TL) binebilirsiniz. İkiside ortala 1- 1,5 saat arasında gidiyor. Eğer aracınızla gidecekseniz Aydın istikametine giderken zaten Selçuk tabelalarını görürsünüz onları takip edip daha sonra Şirince tabelasından içeri girip çok güzel bir yolu takip edip Şirince'ye ulaşacaksınız.

Ne diyeyim umarım bir gün sizin de gidip görme, görüp gezme şansınız olur.


15 Haziran 2011 Çarşamba

Duble Eritmeli Karisik

4 yıl önce İzmir 'e gittiğimde tanıştım duble eritmeli karışıkla. Ondan sonrasında hatırladığım şey 58 kg'dan 72 kg'a gelmem :) Tabi bunda duble eritmeli karışığın suçu ne derseniz, siz de eğer her gece özellikle 12 civarsı ve sonrasında bundan 1 adet yerseniz görürsünüz :)
Bu Duble eritmeli karşığı'da en iyi yapan yerlerden bir tanesi Bornova Gediz Caddesi üzerinde bulunan Aynalı Büfe. Her ne kadar mezun olduğumu söylediğimde bana bir indirim yapmasalar da biz 4 yıl boyunca yaptıkları enfes karışıklar ile mide ziyafeti yaptık. O yüzden bu yazımı daha doğruzu lezzet durakları kategorimin ilk yazısını onlara armağan ediyorum. Eğer yolunuz Bornova'ya ya da küçükpark civarına düşerse bence gidip bir tadına bakın derim. Haydi şimdiden afiyet olsun.

15 Mayıs 2011 Pazar

İzmir Sasalı Doğal Yaşam Parkı

Herkese Selamlar; çok uzun sayılabilecek bir aradan sonra bir gezi yazısı ile karşınıza çıkmak istedim. İzmir'de geçtiğimiz senelerde açılan bir doğal yaşam parkı var. Ama gitmeye fırsatım olmamıştı. Dün hava çok güzel olup, evde de canımız sıkılınca ev arkadaşlarımla birlikte hadi gidelim deyip gittik sasalı doğal yaşam parkına. İyi ki de gitmişiz. Öncelikle tanıştırayım ilk fotoğraftaki minik fil, meşhur izmir bebek ve yanındaki de annesi begümcan. :)



Doğal yaşam parkına gitmek için Karşıyaka İskele durağından kalkan 777 numaralı otobüse binebilirsiniz. Normal otobüs ücreti alıyor. Sasalı doğal yaşam parkının giriş ücreti'de tam 2,5 TL, öğrenci ve çocuk 50 Kuruş.



Hemen girişte sağ tarafta kalan kafeslerde parkın kralları olan aslanlar sanki parkın korumalığını yapıyorlar. :)



Park içinde farklı türlerden yüzlerce hayvanı ve farklı bitki türlerini bulmanız mümkün. Alanı çok geniş, hiç durmadan hızlıca yürüyerek en az 2 saatini alabilecek kadar büyük hatta. :)




Ben aslen İstanbul'luyum, ilkokuldayken bizleri Darıca Hayvanat Bahçesine götürürlerdi ama burası gerçekten oraya nazaran çok daha güzel bir yer. Hayvanat bahçesinin ötesinde, bitkilendirmesi ve sosyal tesisleri ile kapsamlı bir alan. Kafetaryalarındaki fiyatlar çok uygun.



Hayvanlar insanlara öylesine alışmış ki sanki elinde fotoğraf makinası olan herkese ayrı ayrı poz veriyorlar. :)



Oldum olası sevmem sürüngenleri ve yılanları, onların olduğu yere geldiğimde içimi garip ve hoşuma gitmeyen duygular kapladı.



Efenim biz; İzmir Sasalı Doğal Yaşam Parkı'na gittik, gezdik, gördük, beğendik, eğer İzmir içindeyseniz özellikle ailenizle, çocuklarınızla gitmeniz tavsiye edilir, eğer İzmir dışından geldiyseniz ve vaktiniz varsa gidip görmeniz önerilir. İzmir'e böyle bir güzel alanı kazandıran herkese ben ayrı ayrı teşekkür ederim, gerçekten güzel bir hizmet örneği....



Bi' Büyük Blog

7 Aralık 2010 Salı

Denizli Pamukkale Karahayıt haftasonu gezisi

Çok uzun zaman sonra tekrardan karşınızda olmak güzel! Arada geçen zamanda çok yerlere gittik çok yerler gördük ama üzerine vakit ayırıp yazamadım birtürlü. Şimdi içimden sizinle bir yazı paylaşmak geldi. Aslında burayla ilgili daha önce bir yazı yazmıştım ama o zaman yanımda fotoğraf makinem olmadığı için o yazıyı fotoğraflarla destekleyememiştim. Ve şimdi 2-3 fotoğraf ile yeniden bir Denizli Pamukkale Karahayıt yazısı ile karşınızdayım.
Aile büyüklerim yılda 2-3 kere Pamukkale Karahayıt kasabasına sağlık turizmi için geliyorlar. Bende İzmir'den yanlarına geçiyorum. Gerçekten çok güzel sessiz sakin mekanlar. Suyu gerçekten şifalı. Eğer fırsatınız olursa gidilesi görülesi yerler arasında muhakkak olmalı.


Böyle mekanlara gittiğim zaman benim en çok üzüldüğüm konu, kendi vatandaşlarımızdan daha fazla yabancı tursitleri buralarda görmek. Ama ben gelecekte bizim de ülkemizin tüm güzelliklerini keşfedeceğimize hatta bu coğrafyanın bize dar gelip topyekün turizm atağına kalkacağımıza inanıyorum.


Neyse konumuza dönelim, Pamukkale denilen yer, yalnızca bizim bildiğimiz üzere travertenlerden ibaret bir mekan değil, ondan daha önce burası tarihin en önemli antik kentlerinden biri. Buraya giderken oraya birde bu gözle bakmak lazım.
Sonrasında bu gezimde beni en çok sevindiren olaylardan biri de; önceki yazımda belirttiğim üzere ve şurada tarifini verdiğim alabalık tesislerine birkez daha gitmiş olmam ama gittiğimde işletme sahiplerinde tanınıp izzeti ikramda bulunulmamdı. Özellikle mekanın sahibinin oğlunun, anne bak bu bizim tesisi internete yazan abi demesi çok hoşuma gitti.
Neyse umarım ömrümüz olursa yine gidip yine görmek isterim buraları...
*****
*****
5 aralık pazar günü, İzmir'de İzmir Blog Yazarları Aralık Ayı Buluşması gerçekleştirildi. Bende bir fiil orada bulunma şansını elde ettim. Çok güzel çok sıcak bir muhabbet ortamında güzel insanlarla birlikte olmak, sohbet etmek, sanallıktan sosyalliğe ya da reel hayata inmek için iyi oldu. Eğer fırsatınız olursa bundan sonraki buluşmalarda sizleri de bu buluşmalarda görmek istediklerinden şüpheniz olmasın.



7 Aralık 2009 Pazartesi

İzmir Kızlarağası Hanı ve Fincanda Pişen Türk Kahvesi

Evet uzun bir aradan sonra yine bir yazı ile karşınızdayım. Edirne'den sonra, İstanbul'dan sonra, Denizli'den sonra :) ki durağımız İzmir oldu. Ben İzmir'e ilk defa 9 Eylül 2007 tarihinde geldim, O gün İzmir'in kurtluş günüydü ve çok güzel kutlamalarla karşıladılar beni. Yaklaşık 2 yıldırda İzmir'de yaşıyorum. İzmir ülkemizin ve güzel Anadolu'muzun en büyüleyici şehirlerinden biri. Burayı size anlatmakla bitirmek mümkün olur mu bilmem ama bu yazıda size tanıtmak istediğim yer, İzmir'in güzel mekanlarından biri olan Kızlarağası Hanı.



Kızlarağası Hanı aslında ülkemizin her noktasında bulabileceğimiz ya da gördüğümüzde yadırgamayacağımız bir yapı. Çünkü İstanbul'da Kapalı Çarşı ya da Mısır Çarşısı neyse Edirne'de Arasta Çarşısı neyse Kızlarağası Hanı da İzmir için o. Yani bir kapalı çarşı.

İçinde baharatçıları, gümüşçüleri, antikacıları, şalcıları , ev eşyaları ve el sanatları satan dükkanları bulabileceğiniz bir çarşı. Bu çarşı ve çevresi bence 4 kısımdan oluşuyor.

1- Çarşı bölümleri - Bedestenler


Bu bölümde daha çok incikciler boncukcular mevcut, ama gümüşçüler gercekten görülmeye değer. Çok güzel tezgahları var. (elimde çok fotoğraf var ama şu anda internetim kastırdığı için eklemekte güçlük çekiyorum)

2- Avlu bölümü

Burası bir han ve tam ortasında bir avlu mevcut. Avluyu şu aşamada kahveciler kullanıyor ama han içinde ki dükkanların avluya bakan bölümleri veya direk avluya bakan dükkanlar mevcut.

3- 2. kat ya da balkon bölümü diyelim. Burada da yine kahveciler mevcut. Avluyu gören bölümde oturup kahvenizi yudumlayabilir, ya da kapalı bölümde kalan kısımlarda ney dinletilerine katılabilir, antikacı dükkanlarını gezebilir, gümüş veya takı tasarımcıları ile küçük sohbetler edebilirsiniz.

4- Bu bölümde ise artık hanın dışına çıkıyoruz. Tabi biraz dolandık, yorulduk şimdi azcık dinlenelim. Bu noktada İzmir'in her geçen gün biraz daha meşhurlaşan fincanda pişen türk kahvesini içmemek olmaz.

Bu kahvenin en büyük 2 özelliği. a) Dibek kahvesi olması b) Fincanda pişmesi

Dibek kahvesi deyince benim aklıma gelen ilk ve tek isim İlyas Gönen Dibek Kahvecisi.
Benim son 2 yıl içerisinde gerek İstanbul'a gerekse güzel Anadolu'muzun yaptığım tüm yolculuklarda bana bu kahve markası eşlik etti. Nereye kime gittiysem yanımda bir paket kahve götürdüm. Merak etmeyin kendileri bana sponsor olmuş değiller ama seviyorum bu tadı. Bilhassa dibekten yeni alınmış sımsıcak kahvenin kokusunu bir kere içinize çektiniz mi, aşık olmamanız elde değil.



Buna artı olarak fincanda pişen kahve dedik. Eminim siz de kahve fincanda mı pişer canım, kahve dediğin cezvede pişer dediniz :)



İşte karşınızda fincanda pişen türk kahvesi. Emin olabilirsiniz ki tadına doyamacaksınız. Dibekte dövülmüş kahveyi fincanda pişiren en iyi mekan neresi derseniz aklıma gelen tek mekan kesinlike kahveci ömer usta.
Mekanın da çok güzel fotoğrafları var ama artık o kadarı merakınız da kalsın ve İzmir'e yolunuz düşerse ya da İzmir içinde boş vaktiniz olduğunda gidip görürsünüz, nasıl bir yer oldugunu ama bence emin olun gidip görmeye değer. Neyse şimdilik benden bu kadar efenim. Bir sonra ki yazıda buluşmak dileğiyle

12 Eylül 2009 Cumartesi

Özetle; Kuşadası ve civarı - Yurdumun cennet mekanlarından...


Ne zamandır Kuşadası ile yazacağım ama her ne hikmetse kısmet olmuyor. Ne zaman başlasam hemen sıkılıp sayfayı kapatıyorum. Dedim vardır bunda da bir hayır. Hayrını daha sonra gördüm. Bu yazının giriş bölümü haricindeki bölümünü en küçük dayımın Sevgili Hanımı Neriman Yengem yazdı. Ben şimdiye kadar Kuşadası'na gitmek için birçok kere niyetlendim ama kısmet geçtiğimiz Haziran ayında yurttaki arkadaşlarımla birlikte oldu. Gittik gördük, gezdik tozfuk eğlendik, çok ama çok beğendik Kuşadası'nı. Yazımın girişine Kuşadası'nın geceleyin Güvercinlik adasından çekilmiş bir fotoğrafı ile başlamak iştedim. Yazıda ki tüm fotoğraflar, tüm blogda olduğu gibi tarafımdan çekilmiştir. Sözü daha fazla uzatmadan, neredeyse her yaz tatilini Kuşadası ve civarında geçiren, Sevgili yengem Neriman Hanım'a bırakıyorum. Buradan kensine saygı ve selamlarımı sunup, ellerinden öpüyorum. Ve artık söz Neriman Sultan'da;


İzmir-Aydın otobanını kullanarak Selçuk çıkışından çıkın Selçuğa gelmeden solda yandım çavuş çöp şiş tesisleri var buranın çöp şişleri gerçekten çok lezzetli fiyatlar normalin az üstünde (etin lezzetinden ne kadar yedinizi anlamadığınızdan hesabı görünce çıkışta yandım çavuş isminin buradan geldiğini anlıyorsunuz) bahçedeki su fıskiyeleri sıcaktan bunalmış arabanızın biraz da olsa serinlemesine yardımcı oluyor. (Fotoğraftaki yer Efes Antik kenti, anfi tiyatrosu, gerçekten bence ülkemizde değil dünya üzerinde görülmesi gereken yerlerden biri, insanların sizden binlerce yıl önce nasıl böyle bir zevk sahibi olduğuna inanın şasıracaksınız)
Selçuk çıkışında solda Efes antik kenti var giriş kişi başı 10 TL öğrenci ücretsiz aynı yol üzerinde yedi uyurlar denilen yer var burası çok bakımsız hayvan ve insan pislikleri burayı kötü gösteriyor mekandaki tek güzel şey gözleme evleri mutlaka yemenizi tavsiye ederim otlu peynirli,kıymalı ve patatesli çeşitleri var fiyatı 3.50 TL yine aynı yol üzerinde Meryem anaya gidebilirsiniz uzun bir dağ tırmanışı sonrası ulaşıyorsunuz giriş araba +kişi başı ücret ödüyorsunuz öğrenci 3 TL. (Yandaki fotoğraftaki yer, yedi uyurlar olarak bilinen, Ashab-ı Keyf olarak bilinen yerin fotoğrafı, rivayet odur ki, 7 tane genç, köpekleriyle birlikte, uzun yıllar burada uykuya dalıp kalmışlar ve yıllar sonra uyanıp hayatlarına devam etmişler)
....
......
Kuşadası’na gelmeden Pamucak mevkinde Türkiye’nin en büyük aqua parkı Aqua Fantasy i kuşbakışı görebilirsiniz girmek isterseniz kişi başı 40 TL tüm aktiviteler ücretsiz içeri yemek sokulmuyor içerdeki restorantlarda yemek zorunlu buda extra fiyat.
.....
......
(Ve artık geldik yazımızın ana bölümü olan Kuşadasına, yanda gördüğünüz göğe bırakılan güvercinler anıtı :) Kuşadası'nın tam merkezinde sahilde bulunuyor. İlk görünüş itibari ile, binalarla çevrili bir şehir, zaten yanlış bilmiyorsam, Aydın'a bağlı olmasına karşın nufüs itibari ile Aydın'dan büyük bir yer. Bugün ki turizm için ülkemizdeki değeri, sahip olduğu tarih eserlerini görünce tarih boyunca varolduğunu rahatca anlıyorsunuz. Tam merkezde bulunan sur içi ya da kale içi olarak tabir edilebilecek yer, bugün için İstanbul istiklal caddesi ve Sultanahmet kapalı çarşı ile neredeyse eşdeğer nitelikte. Burada dolaşırken bir Türk olarak kendimizi ve esnafı gördük kanımca, çünkü her yer turistlerin istilası altında, bilhassa esnafın tepkilerine bakarak, Yunanlı misafirlerimizin sayısının fazla olduğunu anlamamak elde değil, her ne kadar biz Yunanistan'a elimizi kolumuzu sallayarak gidemesek de onların bizim başımızın üstünde yerleri var)
.....
.....

Kuşadası’nda pansiyon bulmak çok kolay pansiyonların ve motellerin kapılarında fiyatları ve boş yer olup olmadığı yazıyor Salı pazarı karşısında og-erim in yanında family pansiyonu tavsiye edebilirim sahibi haydar amca karısıyla birlikte işletiyor aile yeri sabah kahvaltısı bahçeden toplanılan ürünlerden yapılıyor. Oda+kahvaltı iki kişi 35 TL. Arabanız yoksa kadınlar plajının çevresinde oda tutabilirsiniz plaj ücretsiz biraz kalabalık oluyor. Denize girmek için kuştur da girebilirsiniz. Denizi güzel kumsalı taşlı. Ailecek girebileceğiniz tenha bir yer istiyorsanız Aydın yolu üzerinde sağda nazilli sitesine gidebilirsiniz. Sahil boylu boyunca uzanıyor kendinize göre tenha bir yer mutlaka bulursunuz. 2 şezlong +şemsiye 10 TL. Tek şemsiye 3 TL, plaj ücretsiz.
(Bu gördüğünüz kumsal meşhur kadınlar plajı, kadınlar plajı mevkii Kuşadası merkezin azcık dışında kalan bir yer ama burası da kenid içinde merkez olmuş durumda. Plajın hemen üst bölümünde kalan yolda, restaurantlar, barlar, kafeler, oteller, pansiyonlar bulmak mümkün. Bu fotoğrafı ben, Haziran ayında yaklaşık olarak akşam saat 8civarında çektim, deniz çarşaf gibi ve ılık bir nescafe sıcaklığında, tadındaz girilmez durumdaydı ama biz affetmedik girdik, hatta deli gibi denizde bir biz vardık :) Genel olarak deniz sığ ve olabildiğince tuzlu :)

.......

.......

Aynı yol üzerinde Davutlarda milli park var giriş ücreti otomobil 8 TL. Son koy benim favorim mangal yakmak yasak denizi mavi bayraklı biraz soğuk ve taşlı ama değer piknik alanında yemekleri açıkta bırakmayın yaban domuzları saldırıyor. Zeus mağarası görülmeye değer mağaranın içinde suya girebiliyorsunuz soğuğa dayana bilirseniz tabi :) Dönüş yolunda Söke yolu üzerinde değirmen restaurant var; Burası çok büyük bir alan için de küçük bir hayvanat bahçesi, at çiftliği, ekolojik ürünler pazarı, suni göller ve eski fırınlar var görmeğe değer bir yer giriş ücretsiz.
.....
......
Kuşadası’nda eğlence gece sabaha kadar sürüyor her zevke göre eğlenecek yeri var türkü barlar sokağı, tavernalar ve barlar sokağını mutlaka gezin eğlence dışarıya kadar taşıyor. Adaya kuşbakışı bakmak için Güvercin adasına uğrayın tepede kalenin içinde şehre bakarken çayınızı için çıkışta tüm yatların demir attığı yerde tur rezervasyonları var. Benim favorim MATADOR büyük bir yelkenli hizmet güzel yemekler kaliteli sabah 9.00 da hareket ediyor akşam 17.00de dönüyor tüm koyları geziyorsunuz koylarda yüzme imkanı var yemek+sınırsız içecek kişi başı 20 tl kalabalık sanız mutlaka pazarlık yapın.
Kuşadası için gezilecek yerler bunlarla sınırlı değil ne diyelim gezin görün. :) Demiş Yengem ve sözü bana bırakmış, kanımca bana fazla söz de bırakmamış. Umuyorum ki, sizler için eğer Kuşadasına gitme planı yapar ya da oraya yolunuz düşer de ne yapacağız diye düşündüğünüz bir vakit için aydınlatıcı bir yazı olmuştur. Bu yazı Hanım yengemden bana, benden tüm Aydın ve Kuşadalılara armağan olsun. Yurdumuz gerçekten cennet bahçelerinden bir yer ama biz onun değerini bilemiyoruz. Evliya Çelebi gibi Şefahat Ya Rasullah yerine Seyyahat Ya Rasulallah deyip herhal yollara düşebilmeyi, yurdumuzu böylece tanımayı beklememiz lazım :)