27 Şubat 2010 Cumartesi
Genc Gezginler Seyahat Bursu Yarısmasi Galibi - Mustafa Ozturk ve Umit Orhan
Ve orada da dediğim gibi şimdi Mustafa'yı desteklemek, onun bu bursu kazanması için bu yazıyı buraya yazıyorum. Çünkü ben Mustafa'nın bu bursu ne kadar istediğini az biraz anlayabiliyorum ve düşünüyorum acaba ben olsam ne kadar isterdim diye ve cevabım; 'çok ' demek ki Mustafa'da bu bursu kazanmayı ve inter-rail seyahatine çıkmayı çok istiyor. Mustafa biliyorsun daha önce sosyal medya kullanıcıları buna benzer bir çok kampanyayı aldıkları destekler ile kazandılar ve sen de bu yarışmayı bir aksilik olmazsa kazanacaksın bundan şüphen olmasın. O yüzden ben şimdiden; 'Genc Gezginler Seyahat Bursu Yarısmasi Galibi - Mustafa ÖztÜrk ve Ümit Orhan.' şeklinde bir başlık attım. Ama tekrardan başarılar dilerim. Umuyorum ki elemeler sonuçlandığında hep birlikte çok sevineceğiz. Bir de 4 kişi için bu burs verilecekmiş şimdiden sizinle birlikte bu tura katılacak arkadaşlara, 'çok şansşlı olduklarını, çünkü çok iyi 2 adamla bu tura çıkacaklarını' söylemek istiyorum. Diğer arkadaşlarda kazanamadıkları için çok üzülmesinler çünkü bir gün onlar da eminim daha güzel seyahatlare, gezilere çıkacaklar. :)
Saygı ve Selamlarımla
5 Şubat 2010 Cuma
Üsküdar - Çengelköy - Çınaraltı Aile Çay Bahçesi
Bugün size aslında birçoğumuzun bildiği ama nerede olduğunu çıkaramadağı bir mekan olan. Çengelköy Çınaraltı Çay Bahçesini tanıtayım istedim.
Burayı bana yakın ve benden büyük olan jenerasyon bir zamanların efsane televizyon dizisi olan Süper Baba'dan bilirler. O zaman dizide işletilen kahvehane burasıydı. Bu mekan o diziden önce de vardı, diziden sonra da orada kaldı :)
Ben mümkün oldukça İstanbul'a her geldiğimde buraya bir kere gider, cayımı kahvemi içerim. Şimdi yanında yeni mekanlarda var ama burasının adı da tadı da bir başka geliyor bana. Yazında kışında ayrı güzel. Ama yazın bir haftasonu simidini, poğacanı ya da böregini alıp gelip burada yapılacak bir kahvaltının tadını size anlatamam. Hele de yanınızda sevdiğiniz insanlar varsa...
Derseniz niye çınaraltı çay bahçesi diye, iste adını bu üstte gördüğünüz kocaman çınardan alıyorda o yüzden. :)
Buarayı size uzun uzun anlatmayacağım ama bir gün yolunuz İstanbul'a, Üsküdar'a düşerse oradan bir minibüs ya da dolmuşa binip 10 dakika içinde boğaza karşı kendinize demli bir çay ısmarlayabilirsiniz. Hmm, bir de eğer İstanbuldaysanız ve hala buraya bir şekilde gelmediyseniz, bilin ki benim size söyleyecek sözüm yok. :) Üsküdar'a, Çengelköy'e gelip, çınaraltı nerede diye sorarsanız, herhal körler bile size burayı gösterir.
4 Şubat 2010 Perşembe
Enfes Kadayıf Dolması Nasıl Yapılır? :)
Kendini topladığı hissedildiğinde kadayıf yumağı tarafından koparılır ve aşağıdaki gibi kalın bir dolma görünümü alır.
Hmm bu arada bir püf nokta daha var, mümkünse şerbeti kadayıf dolmalarını kızartmaya başlamadan önce, hazırlayın ve soğuması için bekletin çünkü kadayıf dolmaları sıcak, şerbet ise soğuk olucak.
Bütün kadayıf dolmaları için bu işlemi tekrarlayın. Yarım kg kadayıftan biz yaklaşık 20 tane kadayıf dolması çıkardık. Bu da yaklaşık olarak 8-10 kişilik oluyor demek.
En sonunda kadayıf dolmaları azcık ılık şekildeyken, yanına kaymak ve ceviz parçası koyup. Servis yapın...
7 Aralık 2009 Pazartesi
İzmir Kızlarağası Hanı ve Fincanda Pişen Türk Kahvesi
22 Ekim 2009 Perşembe
Beykoz'da balık keyfine ne dersiniz?
Tabi babam tarafından, böyle bir yere daha önce alıştırılmamıştık. Yadırgayıverdik bir anda :) İşte bu tekne ve sahilin hemen yanındaki kaldırımlık kısıma bir grup balıkçı tezgah açmışlar, hem balık satıyorlar hem de sattıklarının balıkların hepsinden müsterilerinin isteğine göre pişirip servis yapıyorlar.
Biz gittiğimiz zaman Ramazanın hemen öncesi, yaz dönemi sayılabilecek bir zamandı ve öyle çok fazla balık çeşiti yoktu malesef. İşte ital palamut denilen azcık büyük Uskumru ve Çipura vardı, biz ital palamut sectik, adam başı 2 balık yani 4er yarım. 6 kişiydik 12 balık söyledik yani, ilk yok yiyemeyiz derken babamı ilk defa bu kadar ısrarcı görünce dayanamadık canım :) peki dedik. :) Ben böyle yemek yemeği beklerken daha bir acıkıyorum, acep size de böyle oluyor mu bilmem ama o yüzden pek bir sabırsız olurum. Ama ne mutlu ki burada ki abiler olayı çözmüşler ve seni çok bekletmeden 5 dakika da Beşiktaş modunda balıkları hemencecik pişirip önüne koyuyorlar.
8 Ekim 2009 Perşembe
Bir Sultanahmet akşamı...
Sultanahmet Camii ve çevresi, eski İstanbul, kutsal yarımada, costantinapolis, ne derseniz deyin dünya tarihin her safhasında kendine bir yer bulabilir. İstanbul başka bir dünya, tek başına bir dünya. Bir düşünün bakalım, tarih bilginizin içinde uğruna İstanbul kadar savaş yapılmış bir şehir, adına İstanbul kadar roman, şiir, şarkı yazılmış besteler yapılmış bir 'AŞK' var mı?
Sultanahmet'te iftar dedim ama konu nereden nereye geldi. :) İşte İstanbul adamın aklını başından böyle alıyor. Uzun süredir görüşmediğim bir arkadasş grubum vardı. Koca yaz yine kendileriyle bir buluşma organize edememiştik. Ama ne mutlu ki durduk durduk turnayı gözünden vurduk. :) Son 3-4 yıldır sürekli Sultanahmet'te iftar için niyetleniyor ama her ne hikmetse bu bir türlü kısmet olmuyordu. Neyse ki bu sene muradıma erdim.
Neredeyse tamamen spontane gelişen bir organizasyon anca katılanlarının güzelliğiyle bu kadar güzel ve zevkli geçer.
Türkiye'nin her yerinden Sultanahmet'e akın eden onbinlerce insan arasında kendinize yer bulabilmeniz için biraz erken gelmeniz lazım. Biz de öyle yaptık yaklaşık 2 saat erkenden gelip, kendimize uygun bir yer aramaya başladık. Birçok insan piknik modunda iftar yapmayı seçerken, grubumuzun birçoğu işlerinden geleceği için biz Ramazan Çadır Lokantalarından nasiplendik. 3. fotoğraf olarak göreceğiniz yerler, Fatih Belediyesi tarafından, lokantalara kiraya verilen yerlerie kurulan çadırlar. Ön tarafları küçük ama arkalarında bahçe bölümleri var. Oralarda oturuyorsunuz. Tabldot yemek çıkartıyorlar gibi birşey. Hepsinde aynı yemekler var, çorba, yemek, pilav, içeçek = 15 tl.
Hayatımda en sevmediğim şey plastik tabaklar içinden yemek yemektir ama kanımca ben bu çorbanın tadını asla unutamayacağım. Çünkü hayatımda tanıdığım, samimiyetlerine inandığım, en güzel insanlarla birlikte uzun süre sonra ilk kez bir arada yemek yiyorduk. Yemekten öte bir şey aslında İftar yapıyorduk. Yemeğin bir önemi yoktu bu doğrultuda o güzel insanların yüzlerini görmek, seslerini duymak, aynı masa etrafında küçük bir çember kurmak, bunun tadıydı çorbada ki.