
7 Aralık 2009 Pazartesi
İzmir Kızlarağası Hanı ve Fincanda Pişen Türk Kahvesi

22 Ekim 2009 Perşembe
Beykoz'da balık keyfine ne dersiniz?

Tabi babam tarafından, böyle bir yere daha önce alıştırılmamıştık. Yadırgayıverdik bir anda :) İşte bu tekne ve sahilin hemen yanındaki kaldırımlık kısıma bir grup balıkçı tezgah açmışlar, hem balık satıyorlar hem de sattıklarının balıkların hepsinden müsterilerinin isteğine göre pişirip servis yapıyorlar.
Biz gittiğimiz zaman Ramazanın hemen öncesi, yaz dönemi sayılabilecek bir zamandı ve öyle çok fazla balık çeşiti yoktu malesef. İşte ital palamut denilen azcık büyük Uskumru ve Çipura vardı, biz ital palamut sectik, adam başı 2 balık yani 4er yarım. 6 kişiydik 12 balık söyledik yani, ilk yok yiyemeyiz derken babamı ilk defa bu kadar ısrarcı görünce dayanamadık canım :) peki dedik. :) Ben böyle yemek yemeği beklerken daha bir acıkıyorum, acep size de böyle oluyor mu bilmem ama o yüzden pek bir sabırsız olurum. Ama ne mutlu ki burada ki abiler olayı çözmüşler ve seni çok bekletmeden 5 dakika da Beşiktaş modunda balıkları hemencecik pişirip önüne koyuyorlar.
8 Ekim 2009 Perşembe
Bir Sultanahmet akşamı...

Sultanahmet Camii ve çevresi, eski İstanbul, kutsal yarımada, costantinapolis, ne derseniz deyin dünya tarihin her safhasında kendine bir yer bulabilir. İstanbul başka bir dünya, tek başına bir dünya. Bir düşünün bakalım, tarih bilginizin içinde uğruna İstanbul kadar savaş yapılmış bir şehir, adına İstanbul kadar roman, şiir, şarkı yazılmış besteler yapılmış bir 'AŞK' var mı?
Sultanahmet'te iftar dedim ama konu nereden nereye geldi. :) İşte İstanbul adamın aklını başından böyle alıyor. Uzun süredir görüşmediğim bir arkadasş grubum vardı. Koca yaz yine kendileriyle bir buluşma organize edememiştik. Ama ne mutlu ki durduk durduk turnayı gözünden vurduk. :) Son 3-4 yıldır sürekli Sultanahmet'te iftar için niyetleniyor ama her ne hikmetse bu bir türlü kısmet olmuyordu. Neyse ki bu sene muradıma erdim.
Neredeyse tamamen spontane gelişen bir organizasyon anca katılanlarının güzelliğiyle bu kadar güzel ve zevkli geçer.
Türkiye'nin her yerinden Sultanahmet'e akın eden onbinlerce insan arasında kendinize yer bulabilmeniz için biraz erken gelmeniz lazım. Biz de öyle yaptık yaklaşık 2 saat erkenden gelip, kendimize uygun bir yer aramaya başladık. Birçok insan piknik modunda iftar yapmayı seçerken, grubumuzun birçoğu işlerinden geleceği için biz Ramazan Çadır Lokantalarından nasiplendik. 3. fotoğraf olarak göreceğiniz yerler, Fatih Belediyesi tarafından, lokantalara kiraya verilen yerlerie kurulan çadırlar. Ön tarafları küçük ama arkalarında bahçe bölümleri var. Oralarda oturuyorsunuz. Tabldot yemek çıkartıyorlar gibi birşey. Hepsinde aynı yemekler var, çorba, yemek, pilav, içeçek = 15 tl.
Hayatımda en sevmediğim şey plastik tabaklar içinden yemek yemektir ama kanımca ben bu çorbanın tadını asla unutamayacağım. Çünkü hayatımda tanıdığım, samimiyetlerine inandığım, en güzel insanlarla birlikte uzun süre sonra ilk kez bir arada yemek yiyorduk. Yemekten öte bir şey aslında İftar yapıyorduk. Yemeğin bir önemi yoktu bu doğrultuda o güzel insanların yüzlerini görmek, seslerini duymak, aynı masa etrafında küçük bir çember kurmak, bunun tadıydı çorbada ki.
19 Eylül 2009 Cumartesi
İstanbul'un saklı miraslarından biri Arap Camii
12 Eylül 2009 Cumartesi
Özetle; Kuşadası ve civarı - Yurdumun cennet mekanlarından...

Ne zamandır Kuşadası ile yazacağım ama her ne hikmetse kısmet olmuyor. Ne zaman başlasam hemen sıkılıp sayfayı kapatıyorum. Dedim vardır bunda da bir hayır. Hayrını daha sonra gördüm. Bu yazının giriş bölümü haricindeki bölümünü en küçük dayımın Sevgili Hanımı Neriman Yengem yazdı. Ben şimdiye kadar Kuşadası'na gitmek için birçok kere niyetlendim ama kısmet geçtiğimiz Haziran ayında yurttaki arkadaşlarımla birlikte oldu. Gittik gördük, gezdik tozfuk eğlendik, çok ama çok beğendik Kuşadası'nı. Yazımın girişine Kuşadası'nın geceleyin Güvercinlik adasından çekilmiş bir fotoğrafı ile başlamak iştedim. Yazıda ki tüm fotoğraflar, tüm blogda olduğu gibi tarafımdan çekilmiştir. Sözü daha fazla uzatmadan, neredeyse her yaz tatilini Kuşadası ve civarında geçiren, Sevgili yengem Neriman Hanım'a bırakıyorum. Buradan kensine saygı ve selamlarımı sunup, ellerinden öpüyorum. Ve artık söz Neriman Sultan'da;




.......
.......

2 Eylül 2009 Çarşamba
Denizli / Pamukkale / Karahayıt - gittik gördük beğendik...
Bu sefer ki durağımız güzel ilimiz Denizli'nin Pamukkale bölgesi. Şimdi öncelikle nasıl gidilir faslından başlayalım; ben oraya İzmir üzerinden gittim yaklaşık 3 saat sürüyor ve ücreti 18 ytl ama İstanbul üzerinden yaklaşık 11 saat ve ücret 50 ytl. Bunun üzerine bir de oradan Pamukkale/Karahayıt minibüsüne biniyorsunuz 2.5 ytl karşılığı ve yaklaşık yarım saat yol sürüyor.
Ben 3gün kaldım burada ve bu zaman zarfı içinde Karahayıt denilen küçük bir belde ama neredeyse sadece pansiyonlardan oluşan bir beldede konakladım. Tabi sadece pansiyonlar yok, 5 yıldızlı otellerde mevcut ve gercekten o kadarda pahalı yerler değiller. Pansiyonların odalık ücretleri 40 ytl den başlıyor ve konforuna göre 20 ytl ye kadar iniyor. Otellerde ise kişi başı 35 ytlden başlayıp yukarı doğru çıkan bir fiyat silsilesi var. Karahayıt ana olarak tek bir cadde ve bu cadde boyunca üst katları pansiyon, yolda kalan kısımları ise dükkanlardan oluşan,cıvıl cıvıl bir yer.Bu çarsı boyunca gerek akşam gerekse gündüz yürümek inanın insana zevk veriyor. Bilhassa haftasonları havada güzelse tadından yenmez bir hal ve tavır takınacağından şüphem yok.
Bu Karahayıtın bir diğer özelliğide suyunun kaplıcasal özelliğe sahip olması ve Türkiye genelinde kırmızı su olarak ün yapması. Su gercekten çok sıcak ve kırmızı. Ben Türkiye'de bir çok kaplıcayı gezdim gördüm ama burası bana farklı bir deneyim oldu. Karahayıtın içinde de kırmızı suyu göstermek amacıyla küçük travertenler var ve bunlar suyun özelliğinden dolayı kıpkırmızı olmuşlar.
Neyse uzun lafın kısası gittim, gördüm, gezdim sizlere de tavsiye ederim.
Ammaaa Erdal senin dediklerin bize kafi gelmedi ekstra bilgi isteriz derseniz; buyrun Karahayıt Belediyesinin internet sitesini ziyaret ediniz.
Hem tatil hem sağlık mekanları; Kaplıcalar
Neyse umarım verdiğim bilgiler işinize yarar, saygı ve selamlarımla.
14 Ağustos 2009 Cuma
Enfes Çipura Izgara nasıl yapılır? :)



-Kişi başına 1 adet düşecek şekilde irilerinden çipura balığı (kg fiyatı yaklaşık 10tl)
-7-8adet yeşil biber (közlemek için)
-Mangal yakmak için gerekli malzemeler
Hazırlanışı:

7 Ağustos 2009 Cuma
Kadıköy-Göztepe- Hammur mantı ve çiğ börek lezzet merkezi




- Mantı- Çiğ Börek- Her gün değişik bir çeşit çorba-
- Çerkez - Abhaz Yemekleri;Çerkez Tavuğu, Harşıl, Haluj (Çerkez Peynirli ve Patatesli Mantı)- Kete- Pizza Çeşitleri - Krep Çeşitleri;Çikolata Krema, Bal ve Kaymaklı Atom Krep, Beşamel Soslu Ispanaklı Krep- Börek Çeşitleri;Peynirli - Kıymalı Su Böreği, Kıymalı - Peynirli - Patatesli Kol Böreği- Ev Ekmeği Çeşitleri;7 Tahıllı, Zeytinli, Ay Çekirdekli, Haşhaşlı, Kepekli- Kek Çeşitleri;Kakaolu - Cevizli - Havuç, Tarçın ve Cevizli Kekler, Kağıtta Muffinler- Brownie Çeşitleri;Sade - Vişneli - Cevizli Brownieler- Tuzlu Kurabiye Çeşitleri;Sebzeli - Mahlepli Kurabiyeler, Kıymalı Ay Çöreği- Turta Çeşitleri;Mevsim Meyveli Turtalar- Börek Çeşitleri;Sigara Böreği, Sebzeli Börek, Talaş Böreği, Tavuklu Börek, Paçanga Böreği- Zeytinyağlılar;Lahana Sarma, Yaprak Sarma, Biber Dolma, Barbunya- Tatlı Çeşitleri;Sütlaç, Tavuk Göğsü, Revani, Tiramisu, Savyerli Pasta, Pandispanyalı Pasta, Kabak Tatlısı, Ayva Tatlısı- Salata Çeşitleri;Kısır, Patates Salatası, Havuç Salatası, Amerikan Salata, Kereviz Salatası, Mercimek Köfte- Helvalar;İrmik Helvası, Un Helvası, Kıtır Helva
- Kahvaltılık Cevizli Acıka- Yemeklik Acıka- Çerkez Köy Peyniri- Turşu Çeşitleri- Ev Tarhanası- Mevsim Meyvelerinden Reçel Çeşitleri

Adres: Merdivenköy Ressam Salih Ermez Cad. Gözcübaba Apt. No:42/2Göztepe-İstanbul
31 Temmuz 2009 Cuma
Trakya'nın incisi,gönüllerin birincisi,Mimar Sinan şaheseri, Osmanlı Başkenti, Serhad şehri Edirne
Bir gezi notları yazımıza daha geldik, umarım ki beğenirsiniz. Şimdi karşınızda Edirne. Ben geçmiş dönem içinde Trakya Üniversitesinde okudum ama biz Tekirdağ grubundaydık o yüzden Edirne'yi çok ama çok iyi bilmiyorum, son gidişimle birlikte 5. ziyaretim oldu Edirne'ye. Edirne'nin özelliklerini, güzelliklerini yazmakla, saymakla biter mi bilmiyorum ama elim yettiğince, dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım. Bir eksiğimiz olursa sizler tamamlarsınız. Yazıma; 'Trakya'nın incisi,gönüllerin birincisi,Mimar Sinan şaheseri, Osmanlı Başkenti, Serhad şehri Edirne' diye bir başlık attım, bu başlık aslında Edirne aşığı bir dostumuza ait, bu yazıda kendisinin bana epeyce yardımı oldu. O yüzden öncelikle kendisine bir teşekkür etmek istiyorum.
Bizde bir tabir vardır, 'hanlarıyla,hamamlarıyla,camii ve saraylarıyla buram buram tarih kokuyor' diye işte bu şehir tam anlamıyla böyle bir yer. Adım başı tarih... Edirne için söze başlamanın ilk durağı kesinlikle Selimiye Camii Şerif'i olmalı. Osmanlı Devleti başkenti olma şerefine nail olan bu şehre, Sultan II. Selim'in emriyle ustalar ustası Mimar Sinan tarafından inşaa edilen camii şerif bu ülke toprakları içinde görülesi en ihtişamlı ve tarihi yapıların da başında geliyor. Osmanlı Devleti önemli gördüğü şehirler için hiç ayrım yapmamış, bakarsanız, Bursa'nın tam ortasında bir camii vardır, Ulu camii, şehir camii etrafına inşaa edilmiştir, çünkü hanlar, hamamlar, kervansaraylar, aynı merkez içindedir. İstanbul'a bakalım, tam ortasında Sultanahmet camii'si vardır, kapalı çarşılar, saraylar, o zaman ki şehir merkezi yine aynı yerdedir. Bu özellikleri Bağdat, Şam, İskenderiye gibi Osmanlı kentlerinde de görmek mümkün. Aynı Edirne gibi.


Bence Edirne ülkemiz üzerindeki gezilesi, görülesi ve gidilesi yerlerin başında geliyor ki eğer gitmek kısmet olursa gittiğinizde oradaki turist miktarını görünce bunu daha iyi anlarsınız.. :)
Şimdi gelelim Edirne'de ne yapılır ne edilir, ne yenilir ne içilir bölümümüze;
1- Öncelikle gezimizin başlama noktası yukardada belirttiğim gibi, Selimiye Camii Şerifi olmalı. Bu mekanın tarihi baya meşhur olan müezzininden dinlenebilir, orta mimberdeki ters lale figürü, ikinci kattaki imam (sultan) mahfili, camii iç akustiği, hakkındaki söylenceler bence kesinlikle dinlenmeli. Camii ziyareti çıkısında, bu külliyenin, çarşısı pazarı (arasta çarşısı), behçesi ve muhteviyatı dolaşılmalı.
2- Arasta çarsısı yada diğer kapalı (Ali Paşa )çarşılara girdiğinizde dikkatinizi çekeçek nesnelerin başında bence rengarenk meyve sabunları geliyor. Bu sabunlar bildiğimiz sabun ama meyse şeklinde yapılıyorlar ve artık bu bölgeyle özdeşleşmiş ve en başta gelen hediyelik eşyalarından biri olmuş. Alınması, eşe dosta hediye edilmesi tevsiye edilir.. Tane fiyatları 1-2tl arasında değişiyor, 5-10 aralığında da sepet sepet meyve sabunları bulmak mümkün.
Artı olarak Selimiye çevresinde bir çok tarihi camii, han, hamam kervansaray, halihazırda mevcut ve kullanılabilir durumda. Buralar adım adım yürüyerek gezilebilecek yakınlıkta.
3- Şimdi gelelim Meriç bölümüne; Meriç nehri görüp görebileceğiniz doğal güzelliklerin başında geliyor, Kıyısındaki çay bahçeleri, üzerindeki tarihi köprüsü gezilip görülmeye değer. Meriç köprüsünün diğer tarafına geçtikten sonra artık kendinizi avrupayı görmüş sayabilirisniz :)
Şimdi aşağıda köprünün tam ortasına geldiğinizde bir mahfil var, orada durduğunuzu ve bu köprü üstünden şimdiye kadar geçen insanların kimler olduğunu, bu köprünün ve nehrin nelere, kimlere tanık olduğunu bir düşünsenize, Osmanlı padişahları, sultanları, Ülkemizi kuran devlet büyüklerimiz, balkan ve dünya savaşları, hayal etmek bile çok güç, ama böyle bir zevk yok...


Bu bölümden geçtikten sonra, Karaağaç bölgesine geliyorsunuz, ve burada Trakya Üniversitesi rektörlüğü var, rektörlük binası ve bahçe içindeki Lozan Anıtları görülesi tarihi değerler.
4- Şimdi buradan tekrardan merkeze doğru geri dönelim, ama bu sefer ki adresimiz Selimiye değil, Sultan Bayezid külliyesi nam'ı diğer Darü'ş Şifa. Burası dönemin ilk ve en iyi hastanelerinden biri olmasının yanında Tıp Fakültesi hizmeti de vermiş. Ve o zaman yapılan tıbbi uygulamalar, Sağlık müzesi adı altında, mumdan heykeller aracılığıyla sanki gerçekmiş gibi anlatılıyor. O devirde Musikinin tedavi amaçlı kullanılmasından, en önemli ameliyatlara kadar neyin ne şekilde yapıldığını çok gerçekçi bir şekilde anlatıyor bu heykeller... Buraya giriş ücretli; ögrenci 1 tl, tam 5 tl.